31 Aralık 2008 Çarşamba

Direnen Filistin'e destek mitingi



"iNSANLIK İÇİN ORADA OLACAĞIZ"

Gazze'de masum insanları acımasızca ve vahşice katleden İsrail'e tepki için, 3 Ocak Cumartesi günü Kent Meydan'ında yapılan mitinge katılıyoruz..

3 Ocak Cumartesi günü saat 12:30 da Sakaryasporlular Derneği Lokali'nde toplanıp toplu halde Kent Meydanı'na geçeceğiz..

Tüm taraftarlarımızı mitinge bekliyoruz..

Saygılarımızla..
TATANGALAR


Toplanma yeri: Sakaryasporlular Derneği Lokali
Toplanma saati: Saat 12:30

30 Aralık 2008 Salı

Bu kıvılcım bir yangına dönüşmeli

Sakarya kamuoyuna;

Takımımızın ligin ilk yarısını puan cetvelinin son sırasında tamamlamış olması, arzu edilen noktaya ulaşmak için hatasız bir yönetim anlayışı ile birlikte, şehrimizin tamamının aynı hedefe kilitlenmesi gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Bu noktada en büyük görev; Sakaryaspor Yönetim Kurulu’na düşmektedir. Yönetim Kurulumuz; ilk devre süresince taraftarın kendilerine verdiği koşulsuz desteği yanlış yorumlayarak rehavete kapılmamalıdır. Görevi devraldıkları dönemdeki zaman darlığı nedeniyle kendi takımını oluşturamamış olmanın dezavantajı yanında, geçmiş dönemden kalan borçların ve sezon içerisinde yaşanan çalkantıların da etkisiyle yönetim kadrosuna karşı daima yapıcı eleştirilerde bulunulmaya çalışılmıştır.

TATANGALAR; Sakarya Gazeteciler Cemiyeti tarafından ortaya atılan ve kamuoyundan gerekli karşılığı bulamayan bütünleşme ve destek çabaları çerçevesinde ilk kıvılcımı çakmaktan dolayı onur duymaktadır. Bugünden itibaren; sorumlu bir anlayışla ve kişisel kırgınlıklar bir tarafa bırakılarak, şehrimizin tüm dinamiklerinin aynı eksende buluşması sağlanmalı ve tüm şehrin birlikte oluşturacağı sinerji ile belirlenen hedefe ulaşılmalıdır.

Bu amaçla; Sakaryaspor Yönetim Kurulu, bugünden başlamak kaydıyla, şehrimizin Valisi, Büyükşehir Belediye Başkanı, ilçe ve Belde Belediye Başkanları, şehrimizdeki tüm meslek odalarının Başkanları, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı, işadamları, esnaf, yerel medya sahipleri, siyasi parti il ve ilçe başkanları, Borsa Başkanları ile tüm sivil toplum örgütü başkanlarını teker teker ziyaret etmeli ve ihtiyaçları olan yardımları SOMUT OLARAK talep etmelidir. Yapılacak ziyaretler, sadece iyi niyet ziyareti olarak başlayan ve somut sonuçlara ulaşmayan başarı dileklerinden başka anlam taşımayan ziyaretler olmamalıdır.
Ziyaretler başlamadan önce, Sakaryaspor Yönetimi şehrimizin röntgenini çekmeli, ziyaret planlamasını yapmalı, gidilecek her merci ve yetkili için yardım miktarını belirleyip kamuoyu ile paylaşmalıdır. Bununla birlikte; şehrimizin yetiştirmiş olduğu ve ülke çapında önemli mevkilerde bulunan tüm hemşehrilerimiz de istisnasız olarak listelenmeli ve tek tek ziyaret edilerek somut destek talepleri kendilerine ulaştırılmalıdır. İş, sanat, spor, siyaset, medya ve cemiyet hayatının önde gelen birçok isminin Sakarya kökenli olması ile övünen ancak, bu dinamiği İLETİŞİMSİZLİK nedeniyle yeterince kullanamayan şehrimiz adeta varlık içinde yokluk çekmektedir.

Sakaryaspor Yönetimi planlamasını en kısa zamanda tamamlayarak uygulamaya geçmeli, takımımızın içinde bulunduğu sıkıntılı süreçten çıkması için gerekli hamlelerin yanında, geçmiş dönemden kalan borçların da bir an önce ortadan kaldırılarak, yarınlara daha umutlu bakmamızı sağlayacak kaynakları bulmalıdır. Şehrimiz; gerek Sakarya’da yaşayan ve gerekse şehir dışındaki Sakaryalılar düşünüldüğünde, bunu başaracak güçtedir. Her kesimin; kişisel farklılıkları, dünya görüşlerindeki ayrılıkları, siyasi rekabetleri, ticari yarışları, eskiden kalan hesapları, hırsları, egoları geride bırakarak kenetlenmesi gerekmektedir.

Sakaryaspor Yönetim Kurulu’nun isteyeceği destek kişisel olmayıp, şehrimizin ortak değeri olan takımımızın yarınlarının sağlıklı olarak temellendirilmesi amacı taşıdığı için bir aczin ifadesi olmayacaktır. Bu nedenle; yönetim kurulumuz hiçbir komplekse kapılmadan tüm kapıları aşındırarak, gerekli olan desteği talep etmelidir. Yapılacak olan destek turlarının başlangıç ve bitiş tarihi kamuoyu ile paylaşılmalı ve süratli bir şekilde uygulanmalıdır. Ziyaret sonuçları tüm şehir ile paylaşılmalı ve kulübümüze bu zor günlerinde destek olanları da; atarken mangalda kül bırakmayıp iş icraata gelince köşe bucak kaçanları da şehir halkı bilmeli ve tanımalıdır. Hiçbir kurum ve kuruluş ile çorbada tuzu olabilecek hiçbir kişinin ihmal edilmeden liste haline getirilmesi ile başlayacak olan bu organizasyon, başlangıcından sonuç raporuna kadar tam bir şeffaflık sergilemelidir. Şehir halkı ve taraftarlarımız; iyi günde fotoğrafların en önünde bulunmak için yarış edenlerin bugünlerdeki tavrını da görmeli ve öğrenmelidir.

Başta söylediğimiz gibi; gün el ele vererek güzel yarınlara ulaşma günüdür. Herkes taşın altına elini koymalı, sorumluluk almalıdır. Ancak; yeniden vurgulamakta fayda vardır: Sorumluluğun en büyüğü Sakaryaspor Yönetim Kurulu’nundur. Yönetim Kurulu; gerekli desteğin sağlanması için ihtiyaç duyulan her türlü girişimde samimi olmalı ve kamuoyunu ikna etmelidir.

TATANGALAR; bu destek organizasyonu kapsamında, ilk kıvılcımı ateşlemek amacıyla ve Sakaryaspor sevdalılarının katkılarına güvenerek destek kampanyasının startını vermiştir. Yakılan ateş taraftarlarımız arasında 15 Ocak 2008 tarihine kadar sürdürülecek olup, bu tarihte toplanan sembolik destek miktarı Sakaryaspor Yönetim Kurulu’na teslim edilecektir.
www.tatangalar.com internet sitesi üzerinden kampanyaya bireysel veya kurumsal destekte bulunmak isteyen Sakaryaspor sevdalıları,TATANGALAR Kullanıcı adına özel mesaj atıp iletişime geçerek çorbaya tuz ekleyebilirler.

Atılan bu tarihi adımın, tüm şehir tarafından sahiplenilmesi ve her kişi ve kuruluşun imkânları nispetinde kampanyaya omuz vermesiyle, daha güzel yarınlara ulaşılabileceği aşikârdır.

Bu şehir tüm zorlukların altından kalkacak güce sahiptir.

Saygılarımızla
TATANGALAR

17 Aralık 2008 Çarşamba

Gol Sevinci















Uzun zamandır hasret olduğumuz en kuvvetli duygu patlaması.
Hele böylesi...

"Fair - Play ödülüne adaydır."


Fotoğraf: Özer Sakız

14 Aralık 2008 Pazar

Kardeşimsin Alexis

























































"Unuttunuz...

Bizi desteklemenizi bekliyorduk,
bir defa da olsa, sizin bizi gururlandırmanızı bekliyorduk.
Boşuna..
Yalancı hayat yaşıyorsunuz,
boynunuzu eğdiniz, donunuzu indirdiniz
ve öleceğiniz günü bekliyorsunuz.
Hayaliniz yok, sevdalanmıyorsunuz, yaratmıyorsunuz.
Yalnız satıp alıyorsunuz.
Her yerde maddiyat...
Sevgi hiçbir yerde! Hiçbir yerde gerçek!
Ana-babalar nerede? Sanatçılar nerede?
Neden dışarı çıkıp bizi korumuyorlar?
Bizi öldürüyorlar
Yardım edin."

12 Aralık 2008 Cuma

Yeni Beste | Karabük deplasman dönüşü



Adapazarı'nda hep maç var aklımda
Yolum düştü bugün Ambarlı Sokak'a
Elimde bayrağım binler var ardımda
Görsün bu sevgiyi şahlansın Sakarya!

88 yılında Türkiye Kupas'ında
Eğiliyor karşında Cimbom Kartal Kanarya
Hep anarım şimdi şanlı seneleri
Kupalarla dolu o eski günleri

Bir gün Ankara'da bir gün de Bursa'da
Bir gün Trabzon'da bir gün İstanbul'da
Yüreklerde bir köz bir tutku Sakarya
Ömrümüz geçiyor deplasman yolunda

Çark Caddesi bugün hiç gülmüyor yüzün
Ne bir parça keder, ne de biraz hüzün
Kaldır şu başını eğilmesin öne
Sakarya bayrağı her zaman göklerde!

7 Aralık 2008 Pazar

TATANGALAR Unutmaz!



...
Sesini duyan var!
Sesini duyanlar bizimkiler!
...

8 Ekim 2008 Çarşamba

Sen Ne Güzelsin Ey Kavgamızın Şehri!


















...
sen ne güzelsin ey kavgamızın şehri

ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde
bakışlarımda akşam karanlığın
...
et tereyağı şeker
padişahın üç oğludur kenar mahallelerinde
yumurta masalıyla büyütülür çocukların
hürriyet yok
ekmek yok
hak yok
kolların ardından bağlandı
kesildi yolbaşların
haramilerin gayrısına yaşamak yok
almış dizginleri eline
bir avuç vurguncu müteahhit toprak ağası
onların kemik yalayan dostları
onların sazı cazı villası doktoru dişçisi
ve sen esnaf sen söyle sen memur sen entellektüel
ve sen
ve sen haktan bahseden ortaköyün cibalinin işçisi
seni öldürürler
seni sürerler
buhranlar senin sırtından geçiştirilir
ipek şiltelerin istakozların
ve ahmak selâmeti için
hakkında idam hükümleri verilir
haktan bahseden namuslu insanları
yağmurlu bir mart akşamı topladılar
karanlık mahzenlerinde şehrin
cellatlara gün doğdu
kardeşlerin acısıyla yanan bir çift gözün vardır
bir kalem yazın vardır
dudaklarını yakan bir çift sözün vardır
söylenmez
haramiler kesmiş sokak başlarını
polisin kırbacı celladın ipi spikerin çenesi baskı makinesi
haramilerin elinde
ve mahzenlerinde insanlar bekler
gönüllerinde kavga gönüllerinde zafer
bebeklerin hasreti içlerinde gömülü
can yoldaşlar saklıdır mahzenlerinde
boşuna çekilmedi bunca acılar
bulutların ardında damla damla sesler
gülen çehreleri ve cesaretleriyle
arkadaşlar çıktı karşıma
dindi şakaklarımın ağrısı
...
boşuna çekilmedi bunca acılar
bekle bizi
...
bekle zafer şarkılarıyla caddelerinden geçişimizi
bekle dinamiti tarihin
bekle yumruklarımız
haramilerin saltanıtını yıksın
bekle o günler gelsin bekle
sen bize lâyıksın.

Vedat Türkali

17 Temmuz 2008 Perşembe

Bir deplasman hatı®ası


Tarih: 16 Eylül 2007

Yer: Bolu Atatürk Stadyumu

Saat: 15:59


Boluspor - Sakaryaspor maçının başlamasına saniyeler kala, Bolu'lu bir gazeteci TATANGALAR'ın büyüsüne kapılıp mesleği unutmuş bir halde, üçlü'ye hazırlanan TATANGALAR cep telefonuna kaydediyor.

9 Temmuz 2008 Çarşamba

Avrupa Futbol Taraftarlar Kongresi'ndeydik

Bu yıl ilki düzenlenen Futbol Taraftarları Kongresi 4-6 Temmuz'da Londra'da toplandı. Kongrenin açılış sayfası şöyle başladı:

"Modern futbol deyince aklınıza ne geliyor? Oyunu yöneten milyonerler, TV şirketleri ve sponsorlar mı? Yıldız oyuncular ve onları destekleyenler arasındaki derin uçurum mu? Fahiş bilet fiyatları mı? Polis baskısı ve stat yasakları mı? Irkçılık ve ayrımcılığın diğer biçimleri mi? Taraftar kültürünü stadyumlarda kısıtlamak mı? ...Ama bir de madalyonun diğer yüzü olmalı. Neden hala kendimize futbol taraftarı diyoruz?"

Çeşitli konularda atölyelerin olduğu kongrede TATANGALARMetin Doğrucan temsil etti. Metin Doğrucan'ın Futbol Taraftarları Kongresi'nden izlenimleri:

Enternasyonal Futbol Taraftarları Kongresi Londra’da yapildi. TATANGALAR'ı temsilen 3 kişi katıldık. Ankaragücü’nü temsilen de 3 arkadaş vardı.

Kongre, UEFA temsilcisi ve organizasyonu duzenleyen Futbol Taraftarlari Federasyonu temsilcilerinin konuşmalarıyla başladı.

5 ayrı çalışmama grubu oluşturuldu:
1- Taraftar Kültürü
2- Polis ve baskılar
3- Irkçılık ve ayrımcılık
4- Biletler
5- Klüp sahiplikleri

TATANGALAR olarak biz iki ayrı çalışma grubuna katıldık; "Polis ve Baskılar" ve "Biletler".

Amaçlari ve hedefleri açısından çok heyecanlı, uygulanabilirlik açısından zorlu bir ajendaya sahip olan kongre, bana taraftarlık coşkusundan uzaktı. Ama organizasyonun mukemmeliğini de burada size bildirmeden gecemeyeceğim. Avrupa'nın dört bir yanindan taraftar gruplarini bir araya getirmek ve onlarin ihtiyaçlarını karşılamak, bürokratik sorunlarını çözmek gerçekten çok zor bir iş olsa gerek… Bu yüzden düzenleyen arkadaşları tebrik ediyorum, tüm yoğun emeklerinden dolayi…

Polis ve baskılar grubunda Ukranya, Belçika, Almanya, İsveç, Norveç, Kıbrıs, İsrail, Bulgaristan ve biz ulkelerimizde yaşadığımız baskıları anlattık.

Alman taraftar temsilcisi, polisin kendileri uzerine uyguladigi baskiyi cok abartili buldugunu belirterek, bu konuda yaptigi calismalarini bir sinevizyonda anlatti. 12 kisilik bir taraftar grubunun yolculuk ettigi bir deplasman macina 200’e yakin polis gorev almasini anlamsiz bulan Alman taraftarlar, 5 yıla varan stad yasaklari aldiklarini belirttiler.
Alman Taraftarlar Derneği "Divided by colours, united by causes" yani "Renklerde ayrı, amaclarda aynı" sloganiyla Almanya’nın büyük kentlerinde yaptıkları ortak protestolardan resimler sunarak, taraftarların acımasızca ve sebepsizce nasil darb edildiklerini ve 1. 2. 3. Ligler dahil maçlara girişlerinin 5 yıla varan sürelerde yasaklanmalarına artık hukuki bir savaş başlattiklarını anlattı. Hatta bu konu ile ilgilenmesi uzere bir hukuk grubu kurmuşlar. Gönüllülük bazında ve yardımlarla ayakta duran bu hukuk grubu, yasaklarin kaldırılması konusunda, yakın günlerde bir mahkemeyi kazanmış olmanın muzafferliği içindeydiler.

Levski Sofia'lı taraftarlar ülkelerinde polis tarafından, politik sebeplerden ve geçmişe ait bazı yıpratıcı olaylardan dolayı sevilmediklerini belirterek, Bulgaristan'daki hemen hemen her maçlarında çatışma yaşamalarına rağmen, uluslararasi turnuvalarda hiçbir talihsiz olayla karşılaşmadıkalarını ifade ettiler. Ve sonunda, 2 sene önce Levski Sofia'lı taraftarlar kendi özel güvenlik gruplarını kurmuşlar ve stadda bu kişilerin kontrolu altında, hiçbir sorun yaşamadan maçlarını güvenlikli bir şekilde izleyebiliyorlarmış.

Dinamo Kiev'li taraftarlar da polisin aşırı ve gereksiz güç kullanımını 2012 Avrupa Şampiyonası öncesi UEFA önerilerini yerine getirme ve turnuva öncesi bir evcilleştirme sürecinin başlangıcı olarak gördüklerini ifade ettiler.

Bazı taraftar grupları taraftarın kendine çeki düzen vermesi ve polisin taraftarla nasil başa çıkabileceği konusunda yorum getirdiler. Liverpool Üniversitesi'nden bir öğretim üyesi futbol üzerine ve İngiliz taraftarlarla ilgili bulgularını anlattı. Çok ilginç olan birkaç konusmacı tarafından taraftarın ancak içlerine sivil polislerin sokularak etkisiz hale getirilebileceğini söylemesi bizi çok üzdü. Yani resmen ispiyonculuk ayyuka çıkarılıyordu. Kendisinin yanlış anlaşıldığını ifade eden Liverpool Üniversitesi akademisyeni şunları anlattı: "İngiltere'de polis seni sokakta durdurup arayamaz. Polis savcıdan arama yapabilmek için izin almak zorunda, bu izinler bireysel izinler değil, bölgesel izinler, yani polis bir sebep bildirip arama iznini savcıdan alıp, söz konusu bölgede herhangi bir kişiyi arayabilir. Burada Midland denen bölge taraftar gruplarının çok keskin ve güçlü olduğu bir yer. Polis bu bölgede savcıya taraftar gruplarının azgınlığını bildirerek, yolda durdurup-arama (stop-search) izni istemiş, savcı da "evet, holiganlarla mücadele lazım" deyip bu izni hemen çıkarmış.

Ancak bu izin öyle fütursuzca kullanılmış ki o bölgede yapılan durdurma ve sebesiz yere arama uygulamalarinin 25 aramadan 18'i zenciler ve futbolla alakası olmayan kişilere uygulanmış. Yani polis savcıya "zencileri arayacağım" diye gitse çıkaramayacağı izni, yine zencilere karşı kullanacağı uygulamayı futbol taraftarları üzerinden holigan bahanesiyle çıkarıp, farklı sebeplerle kullanmış. Yorumu size bırakayim bu noktada...


Söz sırası bize geldiğinde, konuya dünyada 1980 sonrası gelişen baskıcı anlayışların farkında olmamız gerektigini, insanlarin toplanma haklarinin bu baskıcı unsurlar tarafından elinden alınmak istendiğini söyledik. Futbol taraftarlarının büyük kalabalıklar halinde bir araya gelebilen tek hareket olduğunu ve bunun bahsettiğimiz güçler tarafindan rahatsızlıkla karşılandığını anlattık. İşte tam bu noktada bu grupların çeşitli yöntemlerle dejenere edilmeye calışıldıklarını ya da saldırıya baskıya uğradıklarını anlattık.

Yani özellikle ülkemizde yaşanan tribünlerdeki rant ilişkilerinin çirkefliğinin sözum ona holiganlaşmasının bir tesadüf değil hatta planlı bir uygulama olduğunu bildirdik. Renklere aşık olan bizlerin ancak o renklere bir zaval gelmesi durumunda haklı bir tepki koyabileceğimizi anlattık. Masum bir insanın dövülmesi, taşlanması veya sırf diğer takımın taraftarı diye hor görülmesinin asla mümkün olmayacağını bildirdik. Tribün kültürünün yerleşmiş olduğu ortamlarda saha ve tribündeki rekabetin dişarida asla hainlikle rezil edilemeyeceğini anlattik…

Bir kaç konusmacının sanki "Polis bizle nasil başa çıkabilir?" yaklaşımlı konuşmalarına değinerek, baskı altında olanın taraftar grupları olduğunu, mağdurun bizler olduğunu ve bu kongrede bu baskılara karşı nasıl birlikte mücadele edileceğinin tartışılmasında fayda olduğunu söyledik.
Pankartlarımızın yasaklandığı, tribün şovlarımızın engel gördüğü, takımımızın sahasının çoğu zaman gereksiz cezalar çarptırıldığı, hatta bu cezaların sadece bizim şovlarımıza dayandırıldığı bir ortamda, medyanın ve hatta genel halkın da bizden uzaklaştırılmaya hatta düşmanlaştırılmaya çalıştığını dilimiz döndüğünce anlattık.

Şu örneği verdik, dedik ki; "Bir komedyen çağırıyorsunuz(mesela Cem Yılmaz) sahneye davet ediyorsunuz ve diyorsunuz ki adama gel sahneye çık ama güldürme." Yani tribüne gelen taraftar yasaklarla yapılan muammelenin bizim tarafımızdan bu kadar komik karşılandığını bildirdik.
Bir katılımcının bana "Polise düşman mısınız?" sorusu üzerine; "Biz değil, onlar bize düşman" yanıtı vermemle salon bir anda kahkahalara ve alkışlara boğuldu.

Polisin taraftar gruplarina karşı uyguladığı titiz baskıları ve operasyonları, klüplerin para aklama ve maç bağlama, hatta iddia firmalarinin içinde bulunduğu çok çirkin organizasyonel çarpıklara karşı uygulamasının daha aciliyet gerektirecek birşey olduğunu iddia ettik.

Gözümüzün içine baka baka, varlığının yegane sebebi bizler olan klüplerimizi, bir ticarethane kullanan, ona buna peşkeş çekenlere karşı haklı protetolarımızda hukuki yollar tükendiğinde, çileden çıkmamızı HOLİGANLIK olarak adlandıranlara olan kızgınlığımızı da bütün nezaketimizle anlattık.

Eski bir polis görevlisinin bana " Taraftarlarınızı biraz daha sakin tutmak için neler yapıyorsunuz?" sorusuna; "Polisin eğitimli, namuslu, şerefli insanlardan seçilmiş olduğunu, taraftarlarımızın ise, sadece renkler ve arma etrafinda toplanan hırsız, alkolik, avukat, doktor, müptela, iş adamı veya katil olma ihtimallerini göz önünde bulundurduğumuzda, sakin olması ve iradeli davrananın daha cok polis olması beklentimizi, TATANGALAR olarak onurlu olma olgusu etrafında pekiştirdik.

Futbolun bir ideolijisin, bir inanç dünyasının olmadığını ve değişik sosyal yapılardan gelen insanların ancak bir grubun liderlerinin onurluluğu, delikanliğiyla bir manifesto haline gelebileceğini, bu etkinin de o liderlerin tribünden çekildiklerinde(ölüm ve uzaklıkla ancak) ortadan kalkma tehlikesinin de kaçınılmaz olduğunu vurguladık.

Konusmacıların grubun içinde polise yakın olan birilerinin grubu frenleyici bir sorumluluk almasına da değinerek, böyle bir yaklaşımın, hukukun temel kavramlarına aykırı olduğunu ve sivil insanlarin karşi karşiya getirilmesinin çağ dışılığını anlattık.

Çözüm olarak da şunları söyledik: "Takimlarımız eğer kirli işlerin, siyasetin, şan ve şöhret aracı olmaktan çıkarılmadığı, ve tek sermayesi taraftarının sevgisi olduğu beyinlere kazılmadığı müddetçe, tabii ki ticari olarak akılcı politiklarla alt yapısına değer vererek, ve sporu bir BEDEN EĞİTİMİ meselesi olarak görerek, tv'lerde provokatif haberler yapmayarak, düşmanlaştırmayarak, ötekinin var olmasının bizim var olma koşulumuz olduğunu anlayarak, futbolu tekrar sonuna kadar rekabet ve dostluk aracı olarak görebiliriz…"

Biletler ve fiyatlarla ilgili çalışma grubuna Sabri arkadaşımız katıldı. Faiş bilet fiyatlarının Avrupa genelinde futbolu elitleştirme çalışması olduğuna dikkat çekildi. Taraftarı müşteri olarak gören anlayış yüzünden stadlarda maç seyreden kişi sayısının hızla düştüğü bildirildi. Durumu müsait olmayan vefalı taraftarlara daha indirimli bilet satişi yapılması önerilerek, sponsor firmalara verilen bedava biletlerin, gerçek futbol taraftarına kara borsa olarak geri döndüğü ifade edildi…

Deplasman takımı olarak gittiğimiz bazı maçlarda ise bilet fiyatlarının ev sahibi takımın fiyatlarinin 10 katı fazlasına varan satışların bir uygulamayla önüne geçilmesi gerektiği ve futbol federasyonlarının bunu engellemesi gerektiği anlatildi.

Bir dahaki kongreye futbol federasyonları tahlilleri ve yönetmelikler çalışma gurubunun da eklenmesinin çok uygun olacağı önerimizle, kongreden güzel bir gece sonrası ayrıldık.

Önerilerinizi ve daha farkli benim yukarıda tartışamadığım fikirlerinizi bekliyorum… Bu arada ancak iki çalışma grubuna katıldığımızı, ve zaman aynılığı açısından diğer çalışma gruplarının çalışma özetleri elime geçince size buradan bildireceğim.

Yemyeşil umutlarımızın, bir karasevdaya dönüştüğü adam yüreğimizden topunuza sevgiler, saygılar...

Sarı Meto

Diren Filistin!

Ölümlerden geliyorum şarkı söyleyerekten,
geliyorum yaşamak için.
Bırak, ışıldayan bir yara
bağışlasın bana sesini.
Bırak da kinler büyüsün,
kafeslerin içimde ektiği.
Bırak, uzlaşmazlık çıksın ortaya,
yıkımların doğurduğu.
Yaramın üstünde yürümeyi öğretti
bana celladın bıçağı.
Yürümeyi, hem de yorulmadan yürümeyi.
Direnmeyi öğretti.
Direnmeyi...

Mahmud DERVİŞ




İşgal altında Filistin
Filistin, benim vatanım...
Eğilmem, işgale direnirim.
Yiğitler var umutlu, yiğitler var öfkeli
işgalciyi korkutuyor intifada.
Fedailer korkusuz, fedailer pimi çekilmiş
patlıyor beyinlerde şehitlerimiz.
Her evimiz bir kale,
her evimiz bir okuldur.
Dilimizde "
Zafere kadar Devrim"
Her evde bir direniş,
her evde bir fedai
dilimizde "
Zafere kadar Devrim"
Grup Yorum

Ayar verme bilinci

Anlatamadık

Ne şampiyonluk,

ne küme düşmek


değil mevzu gözüm...

Gözümüzden düşmeyin, yeter...



25 Mayıs 2008 Pazar

Aziz Duran'a ve Hanedanlığına Son!


Değerli Sakaryalılar;

14 senedir, Belediye Başkanlığı koltuğunda oturan ve çevremizdeki illerle mukayese edildiğinde, vizyonu ve yönetebilme kapasitesinin darlığı sebebiyle bizleri geçen yüzyıl şartlarında yaşamaya mahkûm eden zihniyetten kurtulmak için, önümüzde tarihi bir fırsat bulunmaktadır. Erkene alınmadığı takdirde, 2009 yılı Mart ayında gerçekleşecek olan yerel seçimlerde, bu şehri yönetme hakkını kendilerinden kurtaramadığımız takdirde, 2014 yılına kadar aynı dar görüşlülük, yandaş kayırmacılığı, ehliyetsiz yandaşların mevki-makam sahibi yapılması dışında başkaca olumlu icraatını göremediğimiz kadrolara mahkûm olma ihtimali, insanın kanını dondurmaktadır.

13 Mayıs 2008 Salı

Deli Bilinç

Bilincin delirmiş hâli...

Deli bilinçlerin, ıslak sokaklarda araba farları, gürültüsü arasında bir başına yürüttükleri insanlar kadar mutsuz ve yalnız olmaktır şimdi imrenilecek olan...
Şimdi devir rengini belli etme devridir. Bilinci delirtip hududu geçmektir kayda değer olan... Yalanın ve iftiranin ağababalarının ve onların mazlumu küçümseyen, aşağılık bakışlarının kirlettiği "en muhteşem bilinçlerin" karşısında, bilinçlerin en delisi olmak gerektir...
Kâbe'si, çıplak papatyalar; karataşı, papatyaları yaşatacak olan kar taneleri ve her şeye rağmen insan kalanları besleyen toprak kokusu olmak gerektir...

Bilinci delirtmek gerektir...


Haydi Zafere!


Haydi yoldaşlar!
Bizleri bekler kavgaya akan nehirler.
Gelecek ellerimizde,
yürüyün haydi!
Özgürlüklere giden yollar önümüzde...
Son sözümüz
birlik, mücadele, zafer !

11 Mayıs 2008 Pazar

Yeşil İnat - Siyah İsyan



Her siyah'ın içinde biraz yeşil ve her yeşil'in içinde biraz siyah...

Yeşil inat ve siyah isyan ise, hayata yeşil-siyah yüklenmektir TATANGA olmak; yeşil inadımın içinde siyah isyanımı, siyah isyanımın içinde yeşil inadımı barındırarak...

10 Mayıs 2008 Cumartesi

"Bir insanı sevmekle başlar her şey"

S..Eserlerinde yoksulların ve ezilmişlerin safında yer alan memleketlimiz, büyük üstad Sait Faik'i ölümünün 54. yıldönümünde saygıyla ve aynı şehirde doğmuş olmanın gururuyla anıyoruz.

.."Yazmasam deli olacaktım" diyerek yazmaya devam eden Sait Faik'e, memleketinin kutsal deli'lerinden selam olsun...


"...Küçük şeyleri unutamayanlar, en geri hatıraları da unutamayanlardır. Hafızalarının bu bahtsız kuvveti karşısında hiçbir memleket, hiçbir vatan tutamadan her yeri, her şeyi severek öleceklerdir."

Sait Faik

9 Mayıs 2008 Cuma

Sakarya'da Yaşanan Olaylar Üzerine...

Demokratik Toplum Partisi'nin 27 Nisan tarihinde düzenlemiş olduğu "Barış ve Kardeşlik" gecesi bir grup ülkücü tarafından basılmış, yaklaşık 6 saat süren olaylar nedeniyle salonda fenalaşan 65 yaşındaki Ebubekir Kalkalı hayatını kaybetmiş, protestocuların Ankara Caddesi üzerinden Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne gitmek isteyen ambulansın geçişine izin vermemelerine Vali ve Emniyet Müdürü'nün o akşamki tutumları eklenince bu ölümün yaşanması ne yazık ki kaçınılmaz bir hal almıştır.

Şehrimi
ze kara bir leke olarak geçecek bu saldırıdan Tatangalar'ı sorumlu tutmak isteyenler ve bir takım gazetelerin bu olay karşısındaki en basit tabiriyle fırsatçı ve yalan-yanlış yayınları üzerine bir açıklama yapma gereği hissedilmektedir.

Aynı gün saat 15.00'te başlayan Sakaryaspor - İstanbulspor maçının seyircisiz oynandığından bihaber olan Zaman Gazetesi'nin ilgili haberinde "Müfettişlerden ilk gelen bilgilere göre, şehit cenazesinden kısa bir süre sonra etkinliğin düzenlenmiş olması provokasyonu tetiklerken Sakaryalıların bir futbol müsabakasında yenilmesi de gerginliğin bir diğer sebebi olarak gösteriliyor. Toplanan kalabalığın büyük bölümünün ise alkollü taraftarlar olduğu iddialar arasında." satırlarına yer vermesi, Zaman Gazetesi'nin fırsatçı yayın politikasının en açık göstergesidir. Buna ek olarak; Umur Talu'nun 30 Nisan tarihli yazısında
"Kentte, küme düşmüş İstanbulspor'a karşı alınan yenilgiden sonra gerilen genç sinirleri belki de birileri bir linç kuşatmasına daha kolayca kattı. Onlara basit, küçük bir şey hatırlatayım; Türkiye'nin her şeye rağmen nasıl "bir" olabildiğine dair. Ligde rakipleri olan, belki playoff'ta eşleşecekleri, yıllardır kimi deplasmanda "PKK dışarı" bağrışlarının muhatabı Diyarbakırspor'un kulüp tesisleri kimin adını taşıyor, biliyorlar mı?" cümleleri eğer bu olaylar yaşanmış olsaydı; gayet yerinde tespitler olarak kabul edilebilirdi.

Mamafih; tribünlerimizde hiçbir zaman "PKK dışarı" diye bağrılmamıştır. Bütün bu iddia edilenin aksine; Sakarya'ya gelen Diyarbakır taraftarları çok iyi ağırlandığı gibi, benzer bir tutum Diyarbakır'da bizlere karşı sergilenmiştir.


Hiçbir koşul altında kabullenemeyeceğimiz bu linç kültürünün, özellikle son yıllarda şehrimizde hesaplar yapanlar tarafından gençleri kendi etraflarında toplamak adına bir siyasi malzeme olarak kullanılması, bundan da önemlisi Tatangalar'ın bu oyuna alet edilmeye çalışılması ve ulusal basının bu oyuna gelmesi bizleri fazlasıyla rahatsız etmektedir.

Tatangalar poları, t-shirt'ü giyip olay yerine giden ve bu sayede Tatangalar'ın ülkücülerle beraber bu saldırıda yer aldıkları düşüncesini kamuoyunda yayma girişiminde bulunanlar -her ne kadar bazı gazetelerin yayınlarına bakınca amaçlarına ulaşmış olarak gözükseler de- tribünlerinde zamanında Kürtçe pankart açan Tatangalar'ın böylesine bir olay içinde yer almayacağını hesaba katmalıdır.

6 Mayıs 2008 Salı

Tatangalar Hatıra Ormanı

"Kapansın el kapıları.
Bir daha açılmasın.
Yok edin insanın insana kulluğunu.
Bu davet bizim.
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür, 
ve bir orman gibi kardeşçesine...
Bu hasret bizim."



Nazım Hikmet

27 Nisan 2008 Pazar

Yaşamak Direnmektir

Yaşamak, gecenin karanlığında
dişe diş, inada inat yaşamak...
Yaşamak,
bir mavi çiçek gibi,
bir nazlı bebek gibi
özgürlüğün tadında yaşamak...

Yaşamak Direnmektir!
Ölmektir hem yaşamak.
Yaşamak zindanlarda,
inadina yaşamak.
Yaşamak dağların doruklarında,
yaralı bir serçenin çığlığında yaşamak...
Yaşamak...
Denizde dalgalar gibi,
deli bir rüzgar gibi
kavganın doruğunda yaşamak...

Yaşamak Direnmektir!
Ölmektir hem yaşamak.
Yaşamak zindanlarda,
inadına yaşamak...

Ferhat Tunç

26 Nisan 2008 Cumartesi

Theia Mania | Pankart



bilinç - emek - güç - kutsallık - delilik




20 Nisan 2008 Pazar

Biz Hiç Teslim Olmadık ki

Etki-Tepki Teorisi
Doğayı açıklamak için ileri sürülen ilk yasaya göre: “Her etkiye karşı eşit ve ters yönde bir tepki oluşur”. Etki-tepki yasası olarak da adlandırabileceğimiz bu yasa, doğanın en temel yasası olup varlığın varlığını sürdürmesi için gereklidir. Eğer hareket bir etki sonucu oluşmakta ise her nesne doğal olarak harekete karşı bir tepki verir. Yani, nesneler harekete karşı direnç gösterirler.


Anlaşılmadıysa örnekle anlatalım...

Örnek-1
Etki

"Bir polis memuru vardı...
15 yaşında körpecik çocuğun tam kafatasına bir jop salladı... İnanın öldürme kastıyla...."
www.tatangalar.com/forum 'dan bir kullanıcı yorumu




Tepki
"Sakaryaspor - Antalyaspor maç sonrasında çıkan olaylar sonunda 6 polis memuru, bir komiser ve 3 emniyet müdürünün yaralandığı, 5 polis aracının da zarar gördüğü açıklandı."
Ajanslar



10 Nisan 2008 Perşembe

Hücredeki Adalı'nın Rüyası





...
Günde beş kez büyük başlar bakar içeriye;
yüzlerinde tecessüs.
"Çılgın adam, 3-5 kişi ile koskoca karanlıklar
imparatorluğuna kafa tutan ADALILAR"
ama yine de "çılgın adamın" karşısında
bir eziklik duyuyorlar, o başka...
...


Mahir Çayan

16 Mart 2008 Pazar

...ve Anlıyordu ki Dev; Dev Gibi Sevdalara, Mezar Bile Olamaz!

O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruli, hanımeli açan bir ev...

Bir dev gibi seviyordu dev
ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruli, hanımeli açan evin.

O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Mini minnacıktı kadın.
Rahata acıktı kadın,
yoruldu devin büyük yolunda.
Ve "elveda!" deyip mavi gözlü deve,
girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde ebruli, hanımeli açan eve.

Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev
,
dev gibi sevgilere mezar bile olamaz
bahçesinde ebruli, hanımeli açan ev...


Nazım Hikmet

24 Ocak 2008 Perşembe

Hüznün İsyan Olur Göztepe!

...Sıkılı yumruklarımız ve zafere olan inancımız bizi kopmaz bağlarla bağlıyor kavgamıza, sevdamıza...
Göztepe'ye İzmir'in kutsal deli'lerine selam olsun...
...............................
........



"Suya düşen bir karanfilse yüreğin
Bırak kendini ırmağın türküsüne gülüm
Vursun seni o taştan bu taşa,
O çağlayandan bu çağlayana.
Kavgadan uzak kalmışsan
Sevdadan da uzaksın demektir.
Devinmez yüreğinin mağması;
Çatlamaz sabrın karataşı."
.......
..................................Ahmet Telli