17 Temmuz 2008 Perşembe

Bir deplasman hatı®ası


Tarih: 16 Eylül 2007

Yer: Bolu Atatürk Stadyumu

Saat: 15:59


Boluspor - Sakaryaspor maçının başlamasına saniyeler kala, Bolu'lu bir gazeteci TATANGALAR'ın büyüsüne kapılıp mesleği unutmuş bir halde, üçlü'ye hazırlanan TATANGALAR cep telefonuna kaydediyor.

9 Temmuz 2008 Çarşamba

Avrupa Futbol Taraftarlar Kongresi'ndeydik

Bu yıl ilki düzenlenen Futbol Taraftarları Kongresi 4-6 Temmuz'da Londra'da toplandı. Kongrenin açılış sayfası şöyle başladı:

"Modern futbol deyince aklınıza ne geliyor? Oyunu yöneten milyonerler, TV şirketleri ve sponsorlar mı? Yıldız oyuncular ve onları destekleyenler arasındaki derin uçurum mu? Fahiş bilet fiyatları mı? Polis baskısı ve stat yasakları mı? Irkçılık ve ayrımcılığın diğer biçimleri mi? Taraftar kültürünü stadyumlarda kısıtlamak mı? ...Ama bir de madalyonun diğer yüzü olmalı. Neden hala kendimize futbol taraftarı diyoruz?"

Çeşitli konularda atölyelerin olduğu kongrede TATANGALARMetin Doğrucan temsil etti. Metin Doğrucan'ın Futbol Taraftarları Kongresi'nden izlenimleri:

Enternasyonal Futbol Taraftarları Kongresi Londra’da yapildi. TATANGALAR'ı temsilen 3 kişi katıldık. Ankaragücü’nü temsilen de 3 arkadaş vardı.

Kongre, UEFA temsilcisi ve organizasyonu duzenleyen Futbol Taraftarlari Federasyonu temsilcilerinin konuşmalarıyla başladı.

5 ayrı çalışmama grubu oluşturuldu:
1- Taraftar Kültürü
2- Polis ve baskılar
3- Irkçılık ve ayrımcılık
4- Biletler
5- Klüp sahiplikleri

TATANGALAR olarak biz iki ayrı çalışma grubuna katıldık; "Polis ve Baskılar" ve "Biletler".

Amaçlari ve hedefleri açısından çok heyecanlı, uygulanabilirlik açısından zorlu bir ajendaya sahip olan kongre, bana taraftarlık coşkusundan uzaktı. Ama organizasyonun mukemmeliğini de burada size bildirmeden gecemeyeceğim. Avrupa'nın dört bir yanindan taraftar gruplarini bir araya getirmek ve onlarin ihtiyaçlarını karşılamak, bürokratik sorunlarını çözmek gerçekten çok zor bir iş olsa gerek… Bu yüzden düzenleyen arkadaşları tebrik ediyorum, tüm yoğun emeklerinden dolayi…

Polis ve baskılar grubunda Ukranya, Belçika, Almanya, İsveç, Norveç, Kıbrıs, İsrail, Bulgaristan ve biz ulkelerimizde yaşadığımız baskıları anlattık.

Alman taraftar temsilcisi, polisin kendileri uzerine uyguladigi baskiyi cok abartili buldugunu belirterek, bu konuda yaptigi calismalarini bir sinevizyonda anlatti. 12 kisilik bir taraftar grubunun yolculuk ettigi bir deplasman macina 200’e yakin polis gorev almasini anlamsiz bulan Alman taraftarlar, 5 yıla varan stad yasaklari aldiklarini belirttiler.
Alman Taraftarlar Derneği "Divided by colours, united by causes" yani "Renklerde ayrı, amaclarda aynı" sloganiyla Almanya’nın büyük kentlerinde yaptıkları ortak protestolardan resimler sunarak, taraftarların acımasızca ve sebepsizce nasil darb edildiklerini ve 1. 2. 3. Ligler dahil maçlara girişlerinin 5 yıla varan sürelerde yasaklanmalarına artık hukuki bir savaş başlattiklarını anlattı. Hatta bu konu ile ilgilenmesi uzere bir hukuk grubu kurmuşlar. Gönüllülük bazında ve yardımlarla ayakta duran bu hukuk grubu, yasaklarin kaldırılması konusunda, yakın günlerde bir mahkemeyi kazanmış olmanın muzafferliği içindeydiler.

Levski Sofia'lı taraftarlar ülkelerinde polis tarafından, politik sebeplerden ve geçmişe ait bazı yıpratıcı olaylardan dolayı sevilmediklerini belirterek, Bulgaristan'daki hemen hemen her maçlarında çatışma yaşamalarına rağmen, uluslararasi turnuvalarda hiçbir talihsiz olayla karşılaşmadıkalarını ifade ettiler. Ve sonunda, 2 sene önce Levski Sofia'lı taraftarlar kendi özel güvenlik gruplarını kurmuşlar ve stadda bu kişilerin kontrolu altında, hiçbir sorun yaşamadan maçlarını güvenlikli bir şekilde izleyebiliyorlarmış.

Dinamo Kiev'li taraftarlar da polisin aşırı ve gereksiz güç kullanımını 2012 Avrupa Şampiyonası öncesi UEFA önerilerini yerine getirme ve turnuva öncesi bir evcilleştirme sürecinin başlangıcı olarak gördüklerini ifade ettiler.

Bazı taraftar grupları taraftarın kendine çeki düzen vermesi ve polisin taraftarla nasil başa çıkabileceği konusunda yorum getirdiler. Liverpool Üniversitesi'nden bir öğretim üyesi futbol üzerine ve İngiliz taraftarlarla ilgili bulgularını anlattı. Çok ilginç olan birkaç konusmacı tarafından taraftarın ancak içlerine sivil polislerin sokularak etkisiz hale getirilebileceğini söylemesi bizi çok üzdü. Yani resmen ispiyonculuk ayyuka çıkarılıyordu. Kendisinin yanlış anlaşıldığını ifade eden Liverpool Üniversitesi akademisyeni şunları anlattı: "İngiltere'de polis seni sokakta durdurup arayamaz. Polis savcıdan arama yapabilmek için izin almak zorunda, bu izinler bireysel izinler değil, bölgesel izinler, yani polis bir sebep bildirip arama iznini savcıdan alıp, söz konusu bölgede herhangi bir kişiyi arayabilir. Burada Midland denen bölge taraftar gruplarının çok keskin ve güçlü olduğu bir yer. Polis bu bölgede savcıya taraftar gruplarının azgınlığını bildirerek, yolda durdurup-arama (stop-search) izni istemiş, savcı da "evet, holiganlarla mücadele lazım" deyip bu izni hemen çıkarmış.

Ancak bu izin öyle fütursuzca kullanılmış ki o bölgede yapılan durdurma ve sebesiz yere arama uygulamalarinin 25 aramadan 18'i zenciler ve futbolla alakası olmayan kişilere uygulanmış. Yani polis savcıya "zencileri arayacağım" diye gitse çıkaramayacağı izni, yine zencilere karşı kullanacağı uygulamayı futbol taraftarları üzerinden holigan bahanesiyle çıkarıp, farklı sebeplerle kullanmış. Yorumu size bırakayim bu noktada...


Söz sırası bize geldiğinde, konuya dünyada 1980 sonrası gelişen baskıcı anlayışların farkında olmamız gerektigini, insanlarin toplanma haklarinin bu baskıcı unsurlar tarafından elinden alınmak istendiğini söyledik. Futbol taraftarlarının büyük kalabalıklar halinde bir araya gelebilen tek hareket olduğunu ve bunun bahsettiğimiz güçler tarafindan rahatsızlıkla karşılandığını anlattık. İşte tam bu noktada bu grupların çeşitli yöntemlerle dejenere edilmeye calışıldıklarını ya da saldırıya baskıya uğradıklarını anlattık.

Yani özellikle ülkemizde yaşanan tribünlerdeki rant ilişkilerinin çirkefliğinin sözum ona holiganlaşmasının bir tesadüf değil hatta planlı bir uygulama olduğunu bildirdik. Renklere aşık olan bizlerin ancak o renklere bir zaval gelmesi durumunda haklı bir tepki koyabileceğimizi anlattık. Masum bir insanın dövülmesi, taşlanması veya sırf diğer takımın taraftarı diye hor görülmesinin asla mümkün olmayacağını bildirdik. Tribün kültürünün yerleşmiş olduğu ortamlarda saha ve tribündeki rekabetin dişarida asla hainlikle rezil edilemeyeceğini anlattik…

Bir kaç konusmacının sanki "Polis bizle nasil başa çıkabilir?" yaklaşımlı konuşmalarına değinerek, baskı altında olanın taraftar grupları olduğunu, mağdurun bizler olduğunu ve bu kongrede bu baskılara karşı nasıl birlikte mücadele edileceğinin tartışılmasında fayda olduğunu söyledik.
Pankartlarımızın yasaklandığı, tribün şovlarımızın engel gördüğü, takımımızın sahasının çoğu zaman gereksiz cezalar çarptırıldığı, hatta bu cezaların sadece bizim şovlarımıza dayandırıldığı bir ortamda, medyanın ve hatta genel halkın da bizden uzaklaştırılmaya hatta düşmanlaştırılmaya çalıştığını dilimiz döndüğünce anlattık.

Şu örneği verdik, dedik ki; "Bir komedyen çağırıyorsunuz(mesela Cem Yılmaz) sahneye davet ediyorsunuz ve diyorsunuz ki adama gel sahneye çık ama güldürme." Yani tribüne gelen taraftar yasaklarla yapılan muammelenin bizim tarafımızdan bu kadar komik karşılandığını bildirdik.
Bir katılımcının bana "Polise düşman mısınız?" sorusu üzerine; "Biz değil, onlar bize düşman" yanıtı vermemle salon bir anda kahkahalara ve alkışlara boğuldu.

Polisin taraftar gruplarina karşı uyguladığı titiz baskıları ve operasyonları, klüplerin para aklama ve maç bağlama, hatta iddia firmalarinin içinde bulunduğu çok çirkin organizasyonel çarpıklara karşı uygulamasının daha aciliyet gerektirecek birşey olduğunu iddia ettik.

Gözümüzün içine baka baka, varlığının yegane sebebi bizler olan klüplerimizi, bir ticarethane kullanan, ona buna peşkeş çekenlere karşı haklı protetolarımızda hukuki yollar tükendiğinde, çileden çıkmamızı HOLİGANLIK olarak adlandıranlara olan kızgınlığımızı da bütün nezaketimizle anlattık.

Eski bir polis görevlisinin bana " Taraftarlarınızı biraz daha sakin tutmak için neler yapıyorsunuz?" sorusuna; "Polisin eğitimli, namuslu, şerefli insanlardan seçilmiş olduğunu, taraftarlarımızın ise, sadece renkler ve arma etrafinda toplanan hırsız, alkolik, avukat, doktor, müptela, iş adamı veya katil olma ihtimallerini göz önünde bulundurduğumuzda, sakin olması ve iradeli davrananın daha cok polis olması beklentimizi, TATANGALAR olarak onurlu olma olgusu etrafında pekiştirdik.

Futbolun bir ideolijisin, bir inanç dünyasının olmadığını ve değişik sosyal yapılardan gelen insanların ancak bir grubun liderlerinin onurluluğu, delikanliğiyla bir manifesto haline gelebileceğini, bu etkinin de o liderlerin tribünden çekildiklerinde(ölüm ve uzaklıkla ancak) ortadan kalkma tehlikesinin de kaçınılmaz olduğunu vurguladık.

Konusmacıların grubun içinde polise yakın olan birilerinin grubu frenleyici bir sorumluluk almasına da değinerek, böyle bir yaklaşımın, hukukun temel kavramlarına aykırı olduğunu ve sivil insanlarin karşi karşiya getirilmesinin çağ dışılığını anlattık.

Çözüm olarak da şunları söyledik: "Takimlarımız eğer kirli işlerin, siyasetin, şan ve şöhret aracı olmaktan çıkarılmadığı, ve tek sermayesi taraftarının sevgisi olduğu beyinlere kazılmadığı müddetçe, tabii ki ticari olarak akılcı politiklarla alt yapısına değer vererek, ve sporu bir BEDEN EĞİTİMİ meselesi olarak görerek, tv'lerde provokatif haberler yapmayarak, düşmanlaştırmayarak, ötekinin var olmasının bizim var olma koşulumuz olduğunu anlayarak, futbolu tekrar sonuna kadar rekabet ve dostluk aracı olarak görebiliriz…"

Biletler ve fiyatlarla ilgili çalışma grubuna Sabri arkadaşımız katıldı. Faiş bilet fiyatlarının Avrupa genelinde futbolu elitleştirme çalışması olduğuna dikkat çekildi. Taraftarı müşteri olarak gören anlayış yüzünden stadlarda maç seyreden kişi sayısının hızla düştüğü bildirildi. Durumu müsait olmayan vefalı taraftarlara daha indirimli bilet satişi yapılması önerilerek, sponsor firmalara verilen bedava biletlerin, gerçek futbol taraftarına kara borsa olarak geri döndüğü ifade edildi…

Deplasman takımı olarak gittiğimiz bazı maçlarda ise bilet fiyatlarının ev sahibi takımın fiyatlarinin 10 katı fazlasına varan satışların bir uygulamayla önüne geçilmesi gerektiği ve futbol federasyonlarının bunu engellemesi gerektiği anlatildi.

Bir dahaki kongreye futbol federasyonları tahlilleri ve yönetmelikler çalışma gurubunun da eklenmesinin çok uygun olacağı önerimizle, kongreden güzel bir gece sonrası ayrıldık.

Önerilerinizi ve daha farkli benim yukarıda tartışamadığım fikirlerinizi bekliyorum… Bu arada ancak iki çalışma grubuna katıldığımızı, ve zaman aynılığı açısından diğer çalışma gruplarının çalışma özetleri elime geçince size buradan bildireceğim.

Yemyeşil umutlarımızın, bir karasevdaya dönüştüğü adam yüreğimizden topunuza sevgiler, saygılar...

Sarı Meto

Diren Filistin!

Ölümlerden geliyorum şarkı söyleyerekten,
geliyorum yaşamak için.
Bırak, ışıldayan bir yara
bağışlasın bana sesini.
Bırak da kinler büyüsün,
kafeslerin içimde ektiği.
Bırak, uzlaşmazlık çıksın ortaya,
yıkımların doğurduğu.
Yaramın üstünde yürümeyi öğretti
bana celladın bıçağı.
Yürümeyi, hem de yorulmadan yürümeyi.
Direnmeyi öğretti.
Direnmeyi...

Mahmud DERVİŞ




İşgal altında Filistin
Filistin, benim vatanım...
Eğilmem, işgale direnirim.
Yiğitler var umutlu, yiğitler var öfkeli
işgalciyi korkutuyor intifada.
Fedailer korkusuz, fedailer pimi çekilmiş
patlıyor beyinlerde şehitlerimiz.
Her evimiz bir kale,
her evimiz bir okuldur.
Dilimizde "
Zafere kadar Devrim"
Her evde bir direniş,
her evde bir fedai
dilimizde "
Zafere kadar Devrim"
Grup Yorum

Ayar verme bilinci

Anlatamadık

Ne şampiyonluk,

ne küme düşmek


değil mevzu gözüm...

Gözümüzden düşmeyin, yeter...